
Bu da benden olsun diye karalayayım istedim. Belki tarihe bir not düşülür.
Belki Ismet Ramazan Selçuk’un ilmek ilmek işlediği yazılarına küçük bir ek olur.
Belki şehre bir film gelir…
Bir güzel orman olur yazılarda…
İklim değişir, Akdeniz olur…
Gülümse…
***
Tarih 4 Mayıs 2012… Günlerden Cuma…
Şimdinin Cumhurbaşkanı, o zaman Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin kongresine ve toplu açılış törenine katılmak üzere akşam saatlerinde Adana’ya gelmişti.
Yeni Adana Gazetesi muhabiri olarak tören alanındaydım.
Şimdi adı Yüreğir Devlet Hastanesi olan ama o tarihteki adıyla Yüreğir Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin bahçesine kurulan platformda hem hastanenin hem de çeşitli kurum ve kuruluşların açılışı gerçekleşmişti. Fotoğraf çekimi bitmeye yakın tören alanını çevreleyen vatandaşların nabzını ölçmeye yeltenirken benden önce davranan bir gazeteciyi görünce şaşkınlığımı gizleyemedim.
Şaşkınlığım elbette gazetecinin benden önce davranması değildi. Şaşkınlığım; vatandaşların Başbakanı bırakıp gazeteciden yalvar yakar iş istemesiydi. Bu da yetmez elini öpüp “En büyük başkan bizim başkan” sloganlarıyla taaa Başbakan Erdoğan’ın kulağına giden haykırışlarıydı.
Gördüklerimi anlatsam kimse inanmaz, sesi kaydedip yayınlamamın da bir anlamı olmaz diye arka arkaya deklanşöre basmayı ihmal etmedim tabii…
Fotoğrafta da gördüğünüz gibi olayın kahramanı Abdurrahman Boztaş’tır.
Anlattıklarımda zerre-i miskal yalan yoktur.
Ben o tarihten önce de sayın hocamızın buluşlarına, niteliğine, kalifiye ve bilge kişiliğine güvenirdim ama gözümle gördüğüm, kulaklarımla duyduklarımdan ve hatta anı ölümsüzleştirdikten sonra ve bugün de Abdurrahman hocanın büyülü dünyasının varlığına inanırım.
Siz ister inanın, ister inanmayın!
***
O tarihten önce de sonra da hocamla hoş sohbetlerimiz, güzel anlarımız oldu.
Ve hüzün dolu an ise bir gece yarısı haberiyle geldi.
Tarih 22 Ekim 2021 sabaha doğru… Su içmeye kalktım. Facebook’u açtım ve bir paylaşım gördüm. Renkli sima Abdurrahman Boztaş, kalp krizi sonucu ölmüş.
Üzgün ve düşünceli bir halde öğle saatlerinde mezarlığın yolunu tuttum.
Yine konuşuruz. Yine bana Ankara’ya yerleşince beraber çalışacağını anlatır diye iç geçirdim…
Olmadı tabi…
Güle güle güzel insan…
Hediye ettiğin tespih duruyor. Ömür boyu saklayacağım…