
Dem vakti… Görkemli Toroslar’da şimdi şenlik var… Çünkü değişiyor mevsim, başlıyor göçler… Alıyor sırtına yükünü, dikiyor çiğdemli dağlara doğru burnunu, bahar kokusuyla başlıyor adımlar… Sonrası yaz ya, kekik ve dağ çayıyla cümbüş edeceğiz daha… Demlenecek yeni umutlar, yine aynı düşlerle… Var olmayla, yaşama tutunmayla ilgili her şey…
Boyanıyor her yan, baharın renkleriyle… Ozanın çağrısı yankılanıyor dört bir yanda, büyük bir aşkla…
“Ağır ağır giden eller bizimdir,
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir…”
Tutunacağız elbette, vazgeçecek değiliz… Kim vazgeçmiş sevdasından… Boyun eğmemiş zalimin zulmüne, sürmüş devesini, eşşeğini umuda… Örkünü, bukağını kırıp atmış her daim, dağlarda bulmuş nefesini… Yörük bilgesi çağırınca kendine… Dağlar bizimdir… Bizim ellerde göç vakti Çağandır çünkü, Erenler yola revan olur coşkuyla, umut yüklü…
Ne mutlu bize, biliyoruz direnci Yörüklerden… Toroslar’da ışığı yanıyor nasıl olsa kara çadırların hala, hem de çok büyük bir inatla…
Yayla vakti şimdi… Durmayan yinelemelerle, ısrarla peşine düşerek… Pir Sultan Abdal’casına… Aşkla…
“…Alınmış abdestim hey dost aldırırlarsa,
Kılınmış namazım hey dost kıldırırlarsa,
Sizde şah diyeni hey dost öldürürlerse;
Ben de bu yayladan hey dost, şaha giderim…”