
Yaşadığımız hangi şey gerçekten bize ait?
-Zenginlik
-Fakirlik
-İflas
-Sakatlık vs
Bunların çoğu belki de aile geçmişimizden ödünç aldığımız şeyler olabilir. Adeta şu an var olan kişilerin zihinlerinde ve bedenlerinde çözüm bulmak için geçmişten günümüze uzanır.
Artık genlerimizin sadece klasik bir aktarımla bedensel özelliklerimizi, duygularımızı ve davranışlarımızı etkilemediğini biliyoruz. Birçok hücre biyolojisi uzmanı artık DNA’larımızın hem olumlu hem de olumsuz düşüncelerimizden, inançlarımızdan ve duygularımızdan etkilendiğini iddia ediyor.
Aile köklerimizde bazen dayanılması zor acılar, travmalar yaşanmış olabilir. Yaşanan zor durumlardan dolayı suçluluk ve ağır keder hissedildiğinde, bu bazen kontrol edilemez ve çözülemez bir boyuta ulaşabilir. Bu insanın doğasıdır. Acı çok büyük olduğunda insan ondan kaçınmaya başlar. Bu kaçınma çabası, önüne engel konulan duygularımız çözüme kavuşabilecek bir yol bulana kadar saklı kalır. Hâlbuki fark edip doğal bir yol bulabilsek zaten gerekli iyileşme gerçekleşecektir. İyileşmeyen her şey bir sonraki nesillerde kendine mutlaka yer bulur ve açıklanması zor belirtiler halinde yüzeye çıkar.
O yüzdendir ki yaşanan olaylar bunlara bağlı inançlar, duygular, yaşam şekilleri kısacası dibe atılmış her şey genlerimizin aktivasyonunu yöneterek beyindeki yapılarını değiştirebiliyor.
Yaşamımızda tecrübe ettiğimiz her şeyi DUYGU olarak kayıt altına alırız. Doğduğumuz andan itibaren iyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini, doğruyu-yanlışı ayırt ederek duyguları geliştiririz.
SEVİNÇ-ÜZÜNTÜ-KEDER
KORKU-SEVGİ-MERAK
KIRGINLIK-İLGİ DUYMA
SUÇLULUK-UTANÇ
KISKANÇLIK vb…
Duygular her açıdan hem psikolojik hem de biyolojik açıdan hayatta kalmamızı sağlayan ayar sistemlerimizdir. Anne babamızla olan ilişkilerimizin temeline, şekline bağlı olarak oluşan bağlanma modellerimizin ve davranış şekillerimizin genlerimizi değiştirdiğini artık biliyoruz. O yüzdendir ki hücrelerimiz tüm bunların belleğidir ve hiçbir şeyi unutmazlar. Hücrelerimizin kayıt altına aldığı bu duyguların hastalıkların temelini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bir hastalık bir duygu ile başlar. Onun keşfedilip fark edilmesi ve dönüştürülmesiyle de biter.
Gecmis, an ve gelecek bir bütün. Biz köklerimizde bağımsız değiliz ve çocuklarımız da bizden ve atalarından bağımsız değil. Çok güzel anlamışsınız. Tebrik ederim. Diger yazılarınızı bekliyoruz