
Gerçi devri bitiyor ama yine de bu içli türkü radyodan ses veriyor; “Acılar beni tez büyüttü…” Derin bir hüzün, kasvetli havayı ağırlaştıran zaman… “Ah ne fayda…” sürüyor bir vakit, sonrası ‘Bana Veysel’in aşkı gerek…”
Beyazıt’ta kırılmıştı daha demincek körpe dallarımız, biri Çiğdem biri Nergis… Mor sümbüllü dağlar için kuşlara çağrı yapınca ozan, turnalar yetişti imdada… Kır çiçekleri boy verdi, kardelenler diyarında… Cümle alem biliyor ki; Hakk yerini mutlaka bulacak…
Aykırıdır doğasına ama esasen duru bir arzudur bahar… Heybetli hevesler selam durup arşa çıkarsa da düşü, sadeliktir aslında özü… Ritmik atışlarıyla rüzgarın, raks edişi bundandır belki de ilkyazın… Tazecik, körpecik…
Koyun kuzu meleşirken engin dağ diplerinde, kaldıran başını görüyor görkemli bulutları… Bir o yana salınır durur, bir bu yana… Kuzeyin ucunda yıldızlar bile ağartır ay karanlık geceyi… Bilirsin koyu zifir, bir suyuna bakar karın… Yudun mu, geçti gitti pası… Emek diyorum yani yalnızca emek… Emek emek mücadele, hareket, devinim, çaba, gayret… Oldu mu, ötesi tansık bir öyküdür… Bize muştu değil, inanç ve azim lazım… Aydınlık bir gelecek için… Mayısın sıcağında, emeğin baharında her şey çok güzel olacak…
Çağan mevsiminde Erenlerin hep dediği gibi; Doğarken ağlamış insan, bu son olsun… Madem bize hep gerek, öyleyse bir kez daha aşk ile…