
Su yürüdü, canlandı doğa… Tomur tomurdu dallar, çiçeğe durdu… Elbette güneşi de göreceğiz, meyveye de döneceğiz… Yaprağımız gür, dallarımız gürbüz… Kök salmışız her yana… Sevda gibi emek bizim, yaşam da… Arama deli deli… ‘Bir su bulsam, yüzüm yusam’ diye diye heder etme canı… Şiirlen haydi… ‘Osuruklu g.te çavdar ekmeği bahane’ misali, giden gider, gitmiştir de… Koyver gerisini..
Şimdi yeni türkülerin çağlayanlarında bileyleyeceğiz aşkı… Serinleyeceğiz nice… Yumak yumak ellerinde büyüteceğiz halayı… Varacak Torosların ucuna, hiç bitmeyecek yürüyüşümüz… Uçsuz bucaksız coğrafyanın karaya çalan yamaçlarında gün göreceğiz daha… Kuzeyi de güneyi de can bulacak bir vakit… ‘Kap kaba değse ses olur’, ver elini, yitirme ümidi… Birliğimizdir tutar taraf…
Aklar hayatı kar, varlığın özüdür suyu… Lakin o bile yakar evveli… Kar yanığından bir süre bulamaz canını an… Ilık bir yağmur bekler ilkin… Atsın ayazını toprağın, yanık tenli can bulsun kendini… Sonra, seyreyle cümbüşü… Işıl ışıl, renk renk dört yanımız…
Soluğumuzdur derinlerinde inleyen ahın… Gizli saklısında döker yaşını… En mutlu anlarında dahi süzülür usulca… Bu da gerek… Dahil her şey akıp giden zamana… Geçitlerin karası, örtmesin yasını… Yeter ki; geçme düşünden…